20 Mart 2011 Pazar

Leyla Bir Yurttaştır Bütün Romalılar Gibi

Ekibim ve ben kapıda birikmiştik. İçeri girmemiz an meselesiydi. Ekibimde daha henüz 18 yaşında üniversite öğrencisi bir çocuk bile vardı. Eğer başımıza bir iş gelirse en çok onun için üzülecektim. Diğerlerimiz zaten azılı birer hırsızdı. Kaç kere adalete teslim olmayı düşündüğümü ben bile hatırlamıyorum. Şifreli kapı bir anda açıldı. 18 yaşındaki çocuğun görevi buydu zaten. Hızla yukarı çıktık. Girilmesi neredeyse imkansız olan odaya yan odanın duvarlarını kırarak girecektik. Fakat gitmek istediğimiz odanın zemininde hareket ve ağırlık algılayıcılar vardı, ayrıca odanın ısısının değişimi de alarmı aktif hale getiriyordu. “Tanrım bu kadar zor olmamalı” dedi 18 yaşındaki toy yakışıklı. Ama zordu. Kimliklerimizi kazanmak için devletin kasasına girmek zorundaydık.
Beyoğlu Nüfus İdaresi’ne girerken gece uyurken yatağından alınıp uyandırılmadan Rio Karnavalının tam ortasına bırakılmış, emekli tapu kadastro katibi gibiydik. Ne başımıza gelecekleri biliyorduk, ne de sorunumuz çözüme kavuşacak mı? Aslında bizim bir sorunumuz yoktu. Leyla’nın ismini ve doğum tarihini biliyorduk. Hatta bebeğimiz hakkında onalrdan daha fazla şey biliyorduk. Aslında onlardan fazla bildiğimiz tek şey çok kaka yaptığı idi. Hatta bildiğimiz tek şey buydu.
Burada kısa bir ara verip başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum. Bu olay sonrası evlilik müessesesinin biz de nasıl bir algı yarattığını anlayabilirsiniz belki.



İSTİKLAL CADDESİ/DIŞ/GÜN/KALABALIK GÜRÜLTÜSÜ
Borga yıllardır görmediği bir arkadaşına rastlar.
Bir süre konuştuktan sonra arkadaşı sigara paketini çıkarır.
Borga’ya da ikram eder.
BORGA: Sağol abi ben almayayım.
ARKADAŞ: Anaa! Ne oldu be, sen sigaraya hayır demezsin asla
BORGA: Abi çok azalttım. Bebek geliyor da.
ARKADAŞ: Anaaa! Ne zaman evlendin.
BORGA: Yok biz evlenmedik.
ARKADAŞ: Nasıl yani?
BORGA: Abi çocuk yapmak için evlenmek mi lazım?
ARKADAŞ: Abi gerçekten süper bir şey bu. Kız yabancı o zaman?
BORGA: Yoo! Türk
ARKADAŞ: Oha! Süpermiş. Abi kaçırma evlen bence…

Elimizde bütün belgelerimiz vardı. Bizim kimliklerimiz, Leyla’nın doğum belgesi, kerrat cetveli vs. hatta şirinlik olsun diye hastanenin hazırladığı, üzerinde Leyla’nın ayak izleri olan sertfikayı da götürmüştük yanımızda. Ve yanımızdaki en önemli şey… Leyla. Nüfus kağıdı çıkartacağımız kişi…
Nüfus Dairesinde promosyon olur mu? Olur tabi. “Yeni Doğan Çocukların Nüfus Kağıdını ilk 30 Günde Çıkarın Ücret Ödemeyin!” Süper. Biz de bu kampanyadan yararlanabilecektik. Ayrıca diğer kampanyalardan da haberimiz oldu. “Tabiiyetinizi Şimdi Değiştirin Sonra Ödeyin”, “Nüfus Kağıdını Kaybedenler… Bizi Arayın Alzheimer Tetkiklerinizi Ücretsiz Yapalım” gibi.
Biz de promosyondan faydalanmak için bir kadına yaklaştık.
-“Buyurun”
Leyla’yı yukarı kaldırarak.
-“Siz buyurun.”
-“Yeni nüfus kağıdı mı çıkartacaksınız.”
-“Yok, biz bunu bulduk. En iyisi size getirmek diye düşündük. Şaka şaka… evet yeni nüfus kağıdı çıkartacağız.”
-“Çocuk sizin mi?”
-“Evet biz yaptık. Nasıl yaptığımızı anlatmamızı ister misiniz?”
-“Alayım nüfus kağıtlarınızı”
-“Buyurun”
Kadın nüfus kağıtlarını dikkatle incelemeye başladı. Önce bana sonra sevgilime baktı. Kendimi bir an A.B.D.’ye girmeye çalışan El-Kaide militanı gibi hissetmiştim.
-“Siz evli değil misiniz?”
İşte başlamıştı.
-“Değiliz.”
-“Ama evlenmeyi düşünürsünüz herhalde.”
-“Neden onda da mı promosyonlarınız var.”
-“Hanginizin soyadıyla kaydetmemizi istersiniz.”
-“Seçimlerimiz bize ileride nasıl problemler doğuracak?”
-“Hiçbir problem çıkmaz.”
-“O zaman benim soyadımı verin.”
-“Alayım doğum belgenizi”
-“Bizimkini mi?”
Çocuğunuz varsa sizinle çoğul konuşuyorlar. Siz de öyle yapıyorsunuz. Bugün (11.03.2011) ben de aynı şeyi yıllardır yaptığımı fark ettim. Bir arkadaşım “Leyla şimdi kaç yaşında oldu?” diye sorduğunda “Üç olduk işte, birkaç ay geçtik bile” dedim.
Leyla’nın doğum belgesini uzattıktan sonra o kadar çok işlem yaptı ki Leyla’nın ilkokul çağı geldiğinden direkt nüfus kağıdını alıp okula kayda gidecektik.
Yaklaşık 30 dakika sonra kadın önümüze altı yedi tane belge koydu ve yeni diyaloga başladı.
-“Şimdi siz bu çocuğun babası olduğunuzu kabul ediyorsunuz değil mi?”
-“Evet.”
-“Peki, siz annesi olduğunuzu kabul ediyor musunuz?”
-“Evet ediyorum.”
-“O zaman ben de sizi evlilik dışı çocuk yapmaktan tutukluyorum.”
Nüfus kağıdını ve belgeleri bize teslim etti. Belgeler bir sürüydü. Hem benim nüfus kaydımı, hem de annesinin nüfus kaydını çıkartmışlar, SGK gibi çeşitli mercilerde kullanabileceğimiz bazı belgeleri örnek olarak vermişlerdi.
Nüfus kağıdı aldığımız için mutlu ve mesut olarak binadan dışarı çıkarken yaşlı bir kadınla karşılaştık. Uzanıp çocuğa bakmak istedi. “Tabi” deyip Leyla’yı cebimden çıkarttım. Yani ona doğru çevirdim.
Önce Leyla’nın yanaklarını okşayıp “Ay ne tatlı şey!” diye gülümseyen kadın, bize dönüp “Siz nasıl anne babasınız böyle? El kadar bebek dışarı mı çıkartılır? Mikroplu mikroplu yerlere mi getirilir!” diyerek haykırdı.
Anlamsızca kadının yüzüne bakıyordum. Birincisi bana neden bağırdığını anlayamıyordum, ikincisi neden acaba bana çocuğumu ne yapacağımı söylüyordu? Bir an için Leyla’yı kadının kucağına verip “Buyurun, bundan sonra siz bakın bu bebeğe” demeyi düşündüm ama hemen bu düşüncemden vazgeçtim. Bence kadının söyledikleri çok doğru değildi, bence Leyla’nın mikrop kapması gerekiyorsa kapmalıydı. Bence Leyla ya da herhangi biri dünyaya geldiyse dünyaya da çıkmalıydı. Fakat neden insanlar bize çocuğumuza çok kötü bakıyormuşuz gibi davranıyorlardı. Bunu da yakında anlayacaktım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder