20 Mart 2011 Pazar

Çocuk Psikolojisi

Herkes donmuş bana bakıyordu. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban ki Moon’un gözlerini görebiliyordum. Çekik gözleri fincan tabağı kadar olmuştu. Tigrinyaca’yı nadir bilenlerden biri olduğumdan kürsüde Eritre Cumhuriyet Başsavcısı ile birlikteydim. Daha çok mimiklere dayalı bir dil olduğundan simültane tercüme yetmiyordu. İşte bu yüzden kürsüdeydim ve neredeyse tüm ülkelerin Başkanlarına bakıyordum, onlar da bana bakıyordu. Herkes diktatör suçlaması yüzünden kürsüde bulunan adamın masaya vura vura ve omuzlarını sallaya sallaya ne söylediğini merak ediyordu. Sözlerimi dikkatle seçtim ve yavaşça ellerimi kaldırdım…
Ellerimi de sesimi de dikkatli kullanmam gereken bir dönemdeydim. Bebeklerin yanında hayvani sesinizle “Hanimiş benim tavşanıııım!” diye bağırmayın, korkup ağlayabiliyorlar. Ayrıca lütfen onları havaya atmayın. Tamam tam olarak havaya atmadım ama hafifçe hop hop yaptım. Ne yapayım çok seviyordum. Kustu…



Bebeklerin yanında hayatınıza devam etmenizi önerenlerdenim. Akşamları parmak ucunuzda yürümeniz, müziği kapatmanız onun sadece o evin öyle olduğunu zannetmesini sağlıyor. Bebekler bir alışkanlık abidesi. Nasıl alışırlarsa öyle gidiyorlar, dolayısıyla evinizde müzik varsa bebek müziği hissetmeli. Evinizde geceleri ses oluyorsa, arkadaşlarınız gelip tavla oynuyorsa bunlar devam etmeli. Hem sizin ruh sağlığınız da önemli ve kendinize getirdiğiniz çeşitli kısıtlamalar sadece sizin stres olmanızı sağlıyor. Tamam arkadaşlarınızı çağırıp undergroundig götik death metal grupları eşliğinde böğürmeyin ama hayat devam etmeli. Zaten uyandığında bir şekilde size haber veriyor.
Biz haberleşme için bebek telsizi denen icadı seçmiştik. Ondan önce Leyla’ya cep telefonu verdik ama çaldırıp kapatıyordu ve bizim kontörler gidiyordu. Daha ekonomik bir yöntem olan bebek telsizinin şöyle bir sakıncası var sadece. Arkadaşlarınızla içerde otururken bebek ağlar, anneyle içeri gidip sorunu keşfetmeye çalışırsınız. Anne babaya “Of! Çok uykum geldi.” der. Baba da “Sorma ya gitmedi bu manyaklar.” der. Odadan çıktığınızda paltolar giyilmiştir… Bir daha o arkadaşlarınızı görmezsiniz.
Bebek doğduktan hemen sonra siz de kolay alışıyorsunuz her şeye. Zaten çok rutin bir şey; bebekler süt içer, kaka yapar, kusar, pışpışlanmak ister ve uyurlar. Bu rutini tutturursanız sıkılabiliyorsunuz bile. Sanırım sıkılmamamız için evren bize küçük oyunlar oynuyor. Ateşlenmek, gaz artması gibi… bu durumlarda hastaneye gitmeniz gerekebiliyor ve yeni insanlarla tanışabiliyorsunuz.
Leyla ateşlenmek ya da gazlanmak gibi bir yolu tercih etmemişti ve sıkılıyorduk. Evren gene burada devreye giriyor. Doğumdan birkaç hafta sonra bebeğin göbeği düşüyor. İsmi kötü olsa da göbek düşmesi iyi bir anlama geliyor. “Göbek düşünce banyo yapabilirsiniz!”
Önce ben girmiştim çünkü haftalardır kokmuştum resmen. Daha sonra Leyla’yı yıkadık. Arkadaşlarımızdan aldığımız küvette yıkamak istemiştik önce ama bebekler bu aylarda çok küçük. Lavaboda yıkamaya karar verdik. Suyu dirseğinizle kontrol ediyorsunuz. Bunun anlamını kavrayamadığım için kolumu komple yıkadım. Suyun Leyla’yı üşütmediğini ya da haşlamayacağını düşündüğüm an Leyla suyla tanıştı.
Leyla’yı göbeğinden bacaklarının arasına doğru tutmuştum. Bütün göğsü kolumun üzerindeydi. Sol elimle de tasla su döküyordum. O an annesi “Parmaklarına dikkat et” dedi.
Saniyeler içinde şu görüntüler geçti gözlerimin önünden. Bir sonraki kontrol için doktorun odasına giriyoruz. Doktor muayeneyi yaparken bir anda durup telefona sarılıyor. Ne konuştuğunu anlayamıyoruz. Bir dakika içinde içeri iki tane güvenlik görevlisi gelip bizi odadan çıkartıyor. Yarım saat sonra polis ifademizi alıyor. Bebeğin vajinasında tahribat varmış, bu nasıl olmuşmuş. Sonra sosyal hizmetler görevlileri geliyor. Bebeği elimizden alıyorlar. Ben eroine başlıyorum. Birkaç ay sonra cesedimi buluyorlar ara sokaklardan birinde.
Meğer Leyla’nın ayak parmakları lavabonun deliğindeki küçük yerlere girmemesi için uyarmış annesi beni. Daha fazla Amerikan dizisi izlememeye karar verdim.
Bebekler o küçük hallerinde bile sizlerin davranışından etkilenebiliyorlar. Biz bakım konusunda bazı durumlar için kimi zaman çatışmaya düşüyorduk, Leyla’nın bunlardan etkilendiğini hissediyordum. Birilerine sorduğunuz zaman size farklı farklı şeyler söylüyorlar. Biz de başkalarının deneyimlerinden yararlanmamaya karar verdik. Pedagog bizim için iyi bir çözümdü.
Pedagogun odasına girdiğimizde kadının biraz şaşırdığını söyleyebilirim. Kadın bu küçüğün ne gibi bir sorunu olabilir ki anlamında bana bakarken “Bizi çok üzüyor, Hiç Susan Sontag okumuyor, varsa yoksa Duygu Asena” dediğimde kadın bayıldı. Ayıldığında “Latife ediyorum, onun için gelmedik, kendimiz için geldik çünkü çocuğa nasıl bakılacağını bazen bilemiyoruz” dedim.
Kadın bize uzun uzun anlattı. Anlaşmazlıklarımız durumunda nasıl ve neler yapacağımızı, bebeklerin ne kadar muhteşem olduğunu, karbonun özgül ağırlığını… Açık konuşmak gerekirse çok rahatlamıştım çünkü profesyonel birinden yardım almak size kesinlikle rahat ettiriyor. Ayrıca pedagog bize çok önemli bir şey daha söylemişti. Nasıl başlarsanız öyle devam eder. Aslında haksız bir şüpheye düşmemişim; bebekler çevrelerindeki davranışlardan ruh hali olarak etkileniyorlar (mış). Dolayısıyla tutarlı bir şekilde davranmak, onun rutinlerini bozmamak çok rahatlamanızı sağlıyor. Bu çağlarda çocuğunuzun ruh halini anlayabilmek için çok kolay bir yöntem var. Sorun ona. Eğer size “Evet psikolojimde bazı problemler var, öğrenme ve algılama güçlüğü çekiyorum” derse “Heyo çocuğum konuştu” demek yerine acilen pedagoga gidiniz. Sorduğunuz soruya cevap alamazsanız şunları yapın. Çocuğunuz ne zaman uyuyor, ne zaman uyanıyor? Ne zaman süt için ağlıyor? Ne zaman kakasını yapıyor? Bu dönemleri aklınızda tutun. Eğer ciddi farklılıklar oluşuyorsa bazı şeyler ters gidiyor olabilir. Çünkü bebekler biyolojik yaratıklar ve her şeyleri rutin. Susan Sontag okumaları dışında.
Kitaplardan konu açılmışken kitapçı kitapçı dolaşmaya başlamıştım çünkü önümüzdeki büyük engeli geçmek için yardıma ihtiyacımız vardı. Fakat aradığım kitabı bulamıyordum ve sinirlenmeye başlamıştım. Türkiye’de Evli Olmayan Çiftlerin Çocuklarına Nüfus Kağıdı Çıkartmanın 101 Yolu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder