18 Mayıs 2011 Çarşamba

Tehlike Onun Göbek Adı

Bir evde ölümcül bir silah olarak kullanabileceğiniz kaç eşya vardır? Mutfaktaki bıçakları saymazsak, kimya bilimine bağlılığınızı göz ardı edip deterjanla hardal gazı yapamayacağınızı varsayarsak; elektrik, birkaç sivri alet, kafa travması yaşatacak birkaç ağır ama ergonomik eşya dışında tehlikede değilsinizdir değil mi? Gerçi bir evde bulunması muhtemel Tuna Kiremitçi kitabı yeteri kadar ölümcül olabilir ama hadi onu da göz ardı edelim.
Bebekler söz konusu olduğunda evde eğitimli bir suikastçı olduğunu düşünebilirsiniz. Bir gazete ya da bardakaltlığı ile rahatlıkla kendilerine ya da sizlere zarar verebilirler, kendilerine daha çok. Mesela ben bir keresinde bir televizyon kumandası yardımıyla kör oluyordum.    
Leyla 8 aylık olmuştu. Yani ben 8 aydır evdeydim ve Leyla ile beraberdim. Bebeklerin hızla büyüyor olması sizi kimi zaman geride bırakıyor çünkü. Leyla artık emeklemeye başlamış, ulaşabildiği noktalardaki elleyebileceği her şeyi ellemeye yemin etmişti. İşin kötüsü bu “elleme” hadisesi elini sokamayacağı bir yerde vuku buluyorsa “Dilleme” ya da “Parmaklama” haline dönüşebiliyordu.
Birkaç kez priz karabasanı gördükten sonra evin her tarafında çeşitli önlemler almaya başlıyorsunuz. Bebek ürünleri üreten insanlar bunların hepsini düşünmüşler. Kapı çarpmasını önleyici aparatlar, priz korumaları, sehpa, masa köşelerini daha az tehlikeli hale getiren tamponlar, çekmecelerin açıldıktan sonra kapanmasını engelleyen bir uzay teknolojisi ve daha niceleri.
Örneğin bir sehpanın ölümcül bir silaha dönüşebileceğini biliyor muydunuz? Bebeğiniz büyüyüp sehpaya yaklaşmaya başladığında yapabileceğiniz birkaç şey var; sehpayı kaldırıp atmak, bir marangoz yardımıyla sehpanın köşelerini daha yuvarlak hale getirmek ya da tampon almak. Tampon almayı tercih etmiştim.
Ya da çekmecelere bakalım. Bir bebeğin makarnalarla ne gibi bir işi olabilir. Leyla o çekmeceyi keşfettiği zaman içini açıp çekmecede neler olduğunu ona gösterdim, makarnaları tek tek çıkartıp önüne yığdım. Bir süre sonra oynamaktan vazgeçti. Sonra tekrar çekmecenin yanına gitti, gene çekmece muhteviyatını önüne yığdım. Hayır, gene oynamadı. Zaten makarnayla oynanır mı? Çok saçma. Ama neden hala çekmeceye gidiyorsun? İki seçeneğiniz var. Çekmecenin içine, kutu açılınca içinde fırlayan palyaçolara benzer bir düzenek kurabilirsiniz ya da çekmeceler için üretilmiş o özel aparatlardan alırsınız. Leyla’nın ilerleyen yıllardaki psikolojisini düşünerek onu korkutarak büyütmek istemediğim için o özel aparatlardan almıştım.
Şöyle çalışıyor. Bir ucunu çekmeceye bir ucunu çekmecenin yuvasına sabitlediğiniz aparat siz bunu yapar yapmaz aktif oluyor ve dünya dışı yaşamlarla iletişim kuruyor. Bundan sonra çekmeceniz asla açılmıyor, eğer bir gariplik olursa ve çekmeceniz bir anda açılırsa asla kapanmıyor. Aslında her ne kadar gizemli de olsa alet işe yarıyor yani çocuğunuzun parmakları çekmeceye sıkışmıyor. Garip ama çözüme yönelik.
Bütün bunların haricinde “Oyun Havuzu” diye masum bir isimle satılan, içine bebeğinizle beraber bütün oyuncakları koyarak ona hapis hayatı yaşattığınız bazı edevatlar var. Ben F Tipi’ne karşı olduğum için oyun havuzunu tercih etmemiştim.
Diyelim ki bütün önlemlerinizi aldınız, ayağınızı uzatıp televizyon izleme zamanı geldi değil mi? İsterseniz bir detektörle evdeki tehlikeleri tespit edin ve önlem alın, bebekler sizden çok farklı düşünürler…
Uzmanlar bu durumu “Bebek işte! Heh heh!” diye açıklamaya çalışabilirler ama durum çok farklı: Bebeklerin bağlı bulunduğu “Bebek Gelişim Genel Müdürlüğü” diye bir yer var. Siz uyurken gelip bebeklerle iletişime geçiyorlar. Bürokrat oldukları için gayet aksi ve sorun çıkarıcı yaratıklar.
“İyi akşamlar, Leyla Engin değil mi?” diye söze başlar bürokrat.
“Evet benim.”
“Leyla bebek, 8 aylık değişim vaktiniz gelmiş. Biz gelmesek sizin uğrayacağınız yok.”
“Nasıl geleyim ki?”
“Doğru, biz de onun için gelmiştik. Mobil olma vaktiniz gelmiş.”
Yeni açılım böyle başlıyor.
“Ay çok heyecanlandım, nasıl olacak o iş.” der küçük bebek.   
“Valla Leyla Bebek, birkaç seçeneğiniz var. Femurunuz gelişmiş, kaslar olgunlaşmış, direkt yürümeye başlayabilirsiniz.”
“Başka?”
“Bir de emekleme seçeneği var.”
Bu konumda mantıklı bir bebek (mantıklı bebek ne?) emeklemeyi seçmez tabi ki…
“Ayol neden emeklemeyi seçeyim ki, direkt yürür giderim.”
“Aaa! Ama öyle demeyin, emeklemeyi tercih ederseniz size evin görünmeyen yerlerine ulaşma ve oraları dilediğiniz gibi karıştırma gücü vereceğiz.”
“Ne işe yarar ki o?”
“Mesela ebeveyninizin en son evi satın alırken gördüğü ve kanepenin arkasında kalmış elektrik prizine ulaşıp parmağınızı sokabilirsiniz.”
“Tehlikeli değil mi?”  der mantıklı bebek…
“Hayır hayır hayır. Hiçbir tehlikesi yok, ebeveyniniz hemen sizi yakalıyor, asıl eğlence o zaman başlıyor. ‘ay ay ay ay ay’isimli çok komik bir dansa başlıyorlar, sonra tansiyonları düşüyor çok eğleneceksiniz.”
“Tamam, emeklemeyi alayım.”
“ Kaydınızı aldım, yarın başlayabilirisiniz emeklemeye ve karıştırmaya. Bu arada hazır uyanmışken biraz ağlayın babanız da uyansın.”
“Neden?” (mantıklı bebek)
“Aman bir nedeni olması gerekmiyor. Uyansın işte…”
Evde gerekli önlemleri almış olsanız bile gözünüzü üzerinden ayırmadığınız bebeğiniz sahip olduğu süper güçleri kullanmaya başlıyor.  
Öğle yemeği için mutfakta olduğum bir andı. Leyla ayaklarımın altında oyuncaklarıyla oynuyor, tamamen kontrolüm altında tutuluyordu. Ben bir yandan yemek yapıyor, bir yandan Leyla’ya şarkılar söylemeye çalışıyordum. Normal şartlar altında açıldığı zaman benim bacaklarıma değmesi ve açılmaması gereken dolabın nasıl olup da açıldığını hala araştırıyorlar. Sahip olduğu süper güçleri kullanan Leyla dolabın içinden çıkardığı zeytinyağı şişesini yere boşaltarak başlıyor görevine. Benim ayaklarımda terlik olduğu için ıslaklığı hissetmiyorum önce.
Uzun süren sessizlik bebeğin yanlış bir şeyler yaptığı anlamına gelir, bunu asla aklınızdan çıkartmayın. Ben bir anlık dalgınlıkla 30 saniye süren sessizliğe aldırış etmiyorum. Leyla süper gücüyle bir mercimek poşetini parmaklamaya başlıyor. Parmaklama başarılı oluyor ve poşet yırtılıyor. Hareket ettiğimde ayağımın altından gelen çıtırtıyla irkiliyorum. Gördüğüm manzara şu:
Yerde yaklaşık 250 ml zeytinyağı içinde yüzen mercimekler ve onları yemeğe çalışan Leyla. Sonuç: İshal…


2 yorum:

  1. Bayılıyorum yazılarına Borga :) Folik asit- b vitamini- çinko takviyesi arasında heyheyli, bebek denemeleri içinde bulunan 31.5 yaşında bir kadın olarak, zerre de korkutmuyor beni bu mincoşlar ama, kısmetse birkaç seneye bu yazıyı hatırlayıp gülücem :)

    YanıtlaSil
  2. ama kumandayla nasıl kör oluyordunuz, anlatmamışsınız...
    neyseki zeytinyağına basıp, alçak uçuş gerçekleştirmemişsiniz, o da birşeydir :)))

    YanıtlaSil